Bilgi, iletişim, dijitalleşme teknolojisinde ve bireylerin yaşam tarzlarında oluşan hızlı ve varyasyonlu gelişmeler nedeniyle çalışanları iş ve özel hayatları arasında bir denge kuramadıkları çok hızlı bir şekilde gün yüzüne çıktı. Bu sorunu çözmek içinde şirketler denge programları içeren uygulamaları sürece dahil etmeye başladı. Pazarlama mantığına göre piyasadaki rekabette tutunabilmek için dış müşteriyi mutlu etmek gerekmekte ve bu başarıyı elde etmek iç müşteri olan çalışanların memnuniyetine bağlıdır. Çalışanların iş ve özel yaşamları arasında denge kurabilmeleri örgüte olan bağlılıklarını dolayısıyla memnuniyetlerini etkilemektedir. Bu nedenle bu kavramlar arasındaki ilişkileri ortaya koymak yöneticilerin örgütün insan kaynağını iyi yönetmesi ve çeşitli insan kaynağı politikaları üretmesi açısından son derece önem taşımaktadır.
Bunun için; aile hayatının işe taşınmaması ve iş stresinin de aileye yansıtılmaması için çalışanların iş yükleri ile ilgili dağılımlara dikkat edilmeli, aşırı iş yükü engellenmeli ve iş yerinde işte yaşadıkları stresi azaltıcı etkinliklerin düzenlenmesi gerekmektedir.
Örgütsel bağlılıkla iş tatmini arasında anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Memnun çalışan iş yerine daha çok bağlanmakta ve sorumluluk hissetmektedir. Memnuniyetin artması örgüte olan bağlılığı artırmaktadır. Bağlı çalışan iş yerinde daha mutlu ve daha az stresle çalışacak ve bu durum iş ve aile dengesine yansıyacaktır. Bu aslında birbirini besleyen tam bir döngüdür.
Bu nedenle bir denge kurulması bireyin nitelikli bir yaşam sürmesini, ailesi ve sosyal çevresiyle olumlu bir etkileşimde bulunmasını, işverenin beklentilerinin karşılanmasını sağlayacaktır. Şüphesiz bu etkiler toplumsal düzeyde de olumlu bir takım gelişmeleri tetikleyeceği gibi ülke olarak uluslar arası arenada rekabetçiliğin inşasına da başarılı bir zemin hazırlayacaktır. Bu sonuca ulaşmak için taraflara bir takım görevler düşmektedir
İşveren: İş yerinde çalışanların ne zaman ve nerede çalışacaklarına ilişkin olarak işverenler tarafından daha fazla esneklik imkanı sağlanmalıdır. Önlemlerden bir diğeri de ücret ve kesinti uygulamalarıdır. Özellikle kadın çalışanlar için çocuk ve yetişkin bakımı gibi kişisel nedenlerden dolayı devamsızlık durumunda ücretlerden yapılacak kesintilerin belirli bir düzeyle tutulması, maddi kaybın en aza indirilmesi açısından önemlidir. Gerekli görülen zamanlarda part-time çalışmaya geçişlerine izin verilmelidir. Böylece devamsızlık ve verimlilik kaybı oluşmayacaktır. Diğeri; iş yerinde çalışanlara yönelik stresle başa çıkma eğitimlerinin verilebilir. Bunun gibi gerekli görülen diğer eğitimler de verilebilir. Yasal politikalar: hükümetlerin özellikle esnek çalışmaya ilişkin düzenlemeleri yasal olarak yapması ve uygulamadaki aksaklıklara ilişkin cezai yaptırımlar belirlemesi bu dengeyi besleyecektir. Hükümetlerin, özellikle kadın çalışanlarda iş-yaşam çatışması nedeni olan çocuk ve yaşlı bakımında ulusal düzeyde programlar uygulayarak katkıda bulunmaları önemlidir.