Yapay zekanın gelecek 10 yılda hayatımızın hemen her alanında etkin bir rol oynayacağı bilinen bir gerçektir. Sanıldığı ve yanlış yorumlandığı gibi insanların işlerini elinden alan bir tehdide değil, doğru yeteneği bulma ve koruma sürecine ortam yaratacağı bu süreçte; eğitim sisteminin, akıllı yapay sistemlerinin sahip olabileceği beceriler yerine, insana özgü duygusal zeka ağırlıklı becerilere odaklanması gereği vurgulanmalıdır. Özetle, insani değerlerinin daha ön plana çıkacağı zamanlara çok az kaldı…
İnsan kaynakları yakın gelecekte hangi alanda nasıl önem kazanacak diye düşünecek olursak; yapay zekanın yetersiz kalacağı; duygusal zekanın, hayal gücünün, ilham kaynağının ve ikna etkisinin rol oynadığı, otomatizasyonu mümkün olmayan, insan odaklı işler diyebiliriz.
Tabiki de bu dönüşüme temelden hazırlanılması ve hatta bu nedenle eğitim sisteminin de evrim geçirmesi gerekmektedir. İnsan faktörünün daha rafine şekilde iş hayatında etkin rol oynayacağı bu süreçte öncelikle şirketler, çalışanlarının mevcut dijital yetkinliklerini analiz etmeli ve gerekli ama eksik olan yetkinlik ve uzmanlık alanlarını belirlemelidir. Sonrasında dijital dönüşüme uygun, yenilikçi, hibrid bir insan kaynakları stratejisi oluşturmalıdır. Asıl dönüşümü başlatmak için şu iki önemli soru katalizör görevini görmektedir: “Ben değilsem kim? Şimdi değilse ne zaman?”
Dijitalleşme sürecini konuşurken gizil ve tüm süreçte baskın bir rol oynayan işveren markası süreçlerinin etkisi tabiki de konuşulmadan geçilmemelidir. Dijital ve mobil; aday ve çalışanların işe alım, performans değerlendirme, yetenek yönetimi, koçluk & gelişim gibi süreçlerdeki deneyimleri paralelinde organizasyonun kamuoyuna yansıyan itibarını direkt olarak etkilemektedir. İşe alım süreçlerinde oyunlaştırma video ve VR similasyonları, yapay zeka temelli değerlendirme araçları ve görüşme uygulamaları daha sık ve etkin kullanılacaktadır. Vurgulanması gereken bir nokta; kullanılan sistemler insana özgü duygusal zeka prensiplerinin gözetilmesi halinde etki yaratmaktadır. Yalnız öngörülmesi gereken bir durum var ki; biz daha problemi tanımlarken, problem değişir hale gelmektedir. Buna ilaveten, tasarım odaklı düşünme ve görselleştirme gibi düşünme yöntemleri, etkili iletişim, yaratıcılık, meraklılık, sentezleme, hızlı öğrenebilme ve çeviklik, adapte olabilme özelliği, esneklik önem kazanacaktır.
Dijital dönüşüm için gereken teknik özellikler şu şekildedir; siber güvenlik, veri analitiği, bulut bilişimi, kodlama, erp, big data, nesnelerin interneti , yapay zeka, makine öğrenmesi (machine learning) ve sanal gerçekliktir.
Bu yüzden çevik olma ve yaratıcı odaklı düşünce eskisinden çok daha önem kazanacaktır. Bu durumun bir artı özelliği de yapay zeka ve artırılmış gerçeklik ile kendimiz, birbirimiz ve ilişkilerimizle ilgili bilgi daha da görünür ve algılanabilir hale gelmektedir. Yaratıcılık yakın gelecekte en kritik 3 beceriden biri haline gelecektir. Yakın gelecekteki odaklanılan temanın ne olacağına dair bir önsezi; yapay zekaya karşı insanlar değil, yapay zeka ile insan ortaklığı kavramı üzerine oturtulacaktır.